Adana’da 6 Şubat depremlerinden sonra evde kalmaya korkup, Atatürk Yaşam Köyü’ne barınmaya gelen kadınlar, meslek sahibi olarak ev ekonomisine katkıda bulunmaya başladı.

Adana’da 6 Şubat depremlerinde bir grup kadın evde kalmaya korkup toplanma noktası olarak hizmet veren Atatürk Kadın Yaşam Köyü’nde kalmaya başladı. Yaşam köyü ile tanışan kadınlar, acılarını ve korkularını normalleşme sürecinde başladıkları eğitimler ile unuttu. Deprem sürecinde evde kalmaya korktuklarından dolayı, bölgede toplanma noktası görevi gören Çukurova Belediyesi Atatürk Kadın Yaşam Köyü’ne gelen kadınlar, sonrasında ise burada aldıkları eğitimler sayesinde ürettikleri el emeği dokuma ürünleriyle ev ekonomisine de katkıda bulunmaya başladı.

Halı ve kilim dokumanın hem terapi hem de kazanç olduğunu anlatan anlatan kadınlar, yaşam köyünün kendileri için şans olduğunu kaydetti.

"Depremden sonra evde kalmak istemeyen hanımlar burayı tercih etmeye başladı"

Atölyelerinin 8 yıldır kadınlara hizmet verdiğini ve birçok kurs verdiklerini belirten Çukurova Belediyesi Atatürk Kadın Yaşam Köyü Yetkilisi Ayşe Atay, "Kurslarımızdan bir tanesi de kilim ve halı dokuma. Ama biz burada sadece kilim ve halı dokumuyoruz. Çanta dokuyoruz, yelek yapıyoruz. Kilimlerimizde daha çok eskiye yönelik desenleri tercih ediyoruz. Depremden sonra da burası iyice canlandı. Çünkü depremde insanlar çok fazla etkilendiler. Evde kalmak istemeyen hanımlar da burayı daha çok tercih etmeye başladılar" dedi.

Yıl içerisinde toplamda 160 kadına eğitim verdiklerini açıklayan Atay, kadınların özellikle halı ve kilim dokuma kursuna ilgi gösterdiğine dikkat çekerek, "Bunlar unutulmuş sanatlarımızdan bir tanesi. İnsanlar daha çok hazıra yöneliyordu ama şimdi buradaki kursiyerlerimiz paspas yapıyorlar, halı dokuyorlar, kilim dokuyorlar. Ayrıca psikolojik destek alıyorlar. Burası kadınlarımıza terapi merkezi, herkes çok mutlu. Biz de çok mutluyuz tabi onlarla birlikte olduğumuz için" şeklinde konuştu.

"Depremin etkilerine karşı benim için terapi gibi oldu"

Kadın Yaşam Köyü ile deprem zamanı tanıştığını, sonrasında da kurslara gelmeye başladığını anlatan Zülfiye Geçgel de, "Depremde genelde dışarıda kaldık. Dışarıda kaldığımız sürede de burayı keşfettik. Dokuma esnasında desenleri koyarken insan kendisini bile unutuyor. İster istemez depremin etkilerine karşı terapi gibi oldu benim için. Zevkle geldim. Burada birkaç arkadaş yaşadıklarımızı paylaştık, anlattık, ağladık, güldük. Böyle güzel bir süreç oldu benim için. Şu anda geliyorum, gelmeye de devam edeceğim bir süre. Desenleri koyacağım, sayacağım derken saatleri unutuyoruz. Saat 3’te bitiyordu kursumuz, 5’e kadar kalabiliyorduk. Benim için çok güzel bir terapi oldu. Çok zor günlerdi çünkü deprem. Birkaç arkadaşımız öldü, kimse evlerine giremedi, korktu. O yüzden güzel bir şey düşünmüşler" dedi.

"Depremin ertesi günü kalacak yerimiz yokken keşfettik"

Deprem sürecinin büyük bir bölümünü yaşam köyünde geçirdiğini belirten Elif Akyüz ise, "Biz deprem ile birlikte başladık. Depremin ertesi günü barınacak, kalacak yerimiz olmadığı için Ayşe hocamız sayesinde böyle bir yeri keşfettik, geldik. Burada yeme, yatma, barınma ihtiyaçlarımızı karşıladık. Öyle tanıştık ve hala da devam ediyoruz" diye konuştu.

Kurslara dokuma ile başladığını belirten Akyüz, "Devam ediyorum. Yaklaşık 9 aydır kursiyerim. Deseni koyarken ve sayarken her şeyi unutuyorsunuz. Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Depremde burada birçok arkadaş ile her şeyimiz ortaktı. Onlar ile paylaştık, ağladık, güldük derken öyle bir süreç yaşadık" ifadelerini kullandı.

Sanat ve antika tutkunları Lütfi Kırdar’daki fuarda buluştu Sanat ve antika tutkunları Lütfi Kırdar’daki fuarda buluştu

Burada ürettiği ürünleri sosyal medya mecraları üzerinden satmaya başladığına dikkat çeken Akyüz, "Halılarım çok olmasa da çanta satışlarım çok fazla oldu. Hala da yapmaktayım. Bunları dokudum. Hem gelir ettim hem de çok sıcak bir ortam ile tanıştım" dedi.

Kaynak: iha