Kadın sağlığı ve kanserle mücadelede farkındalık oluşturmak amacıyla Medicana International İzmir Hastanesi’nde, "Kadın doktorlar kadın kanserlerini konuşuyor" başlıklı bir söyleşi düzenlendi.
Medicana International İzmir Hastanesi, ‘Kadın doktorlar kadın kanserlerini konuşuyor’ başlıklı söyleşiye ev sahipliği yaptı Medicana International İzmir Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Gülcan Bulut’un moderatörlüğünü yaptığı, onkoloji hastalarının da katıldığı söyleşide, Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Lütfiye Demir, Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. İlkay Nafiye Topaloğlu, Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Çimen Akçay, Psikiyatrist Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar ve Radyoloji Uzmanı Dr. Feray Saraçoğlu konuşmacı olarak yer aldı.
"Kadınlar hayatın her alanında büyük sorumluluklar üstlenirken kendi sağlıklarını çoğu zaman ikinci plana atabiliyorlar. Oysa erken teşhis ve bilinçlenme kadın kanserleriyle mücadelede en önemli silahlarımızdan biridir" diyen Doç. Dr. Gülcan Bulut, "Uzmanlarımızın değerli bilgileriyle bu mücadelede neler yapabileceğimizi daha iyi anlıyoruz. Çünkü bilinçlenmek, güçlenmek demektir. Unutmayalım ki sağlık ihmale gelmez. Her kadın sağlıklı bir yaşamı hak eder" dedi. Mart ayının Kolon Kanseri Farkındalık Ayı olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Gülcan Bulut, sözlerine şöyle devam etti: "Kansere bağlı ölüm oranı azaltmak gerekiyor. Tarama yöntemi de bu açıdan çok önemli. Erken tespitten ziyade ölüm oranını düşürebiliyor muyuz? Kolorektal kanser de düzenli tarama yapılarak ölüm oranı düşürülebilen bir kanser türüdür. O nedenle sağ kalım açısından bu taramaların önemi büyüktür" açıklamasında bulundu.
Genetik testler, aşırı kaygıya neden olmamalı
Medicana International İzmir Hastanesi Medikal Onkoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Lütfiye Demir, erken teşhisin hayat kurtardığını vurgulayarak, tarama testlerinin düzenli yapılması gerektiğine dikkat çekti. "Meme kanseri en çok 45-54 yaş arasındaki kadınlarda görülüyor" diyen Prof. Dr. Lütfiye Demir, "Bu yaş grubundaki kadınların yılda bir kez mamografi ve meme ultrasonu yaptırmaları gerekir. 54 yaş sonrasında ise bu taramalar iki yıl arayla yapılabilir. Yüksek riskli bireyler arasında; ailesinde erken yaşta meme veya yumurtalık kanseri geçmişi bulunanlar, yoğun meme yapısına sahip olanlar ve kanser öncüsü lezyonlar taşıyanlar bulunuyor. Özellikle BRCA geni pozitif olanlar, yani kalıtsal meme kanseri riski taşıyan bireylerin meme kanserine yakalanma oranı yüzde 80’e kadar çıkabiliyor. Genetik yatkınlığı belirlemek için genetik testlerin 16 yaşından sonra, tercihen 18-20 yaş arasında yapılması da önemlidir" şeklinde görüş verdi.
21 yaşından itibaren düzenli testler yaptırılmalı
Medicana International İzmir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. İlkay Topaloğlu, rahim ağzı kanserinin yüzde 95 oranında HPV virüsünün yol açtığı kronik bir enfeksiyon sonucu geliştiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Rahim ağzı kanseri, erken tanı ile tedavi edilebilen bir kanser türüdür. Sağlık Bakanlığı yıllardır bu konuda halk sağlığına yönelik önemli adımlar atmaktadır. Eskiden sadece HPV 16 ve 18 türlerine karşı koruyan aşıların yerini artık 9’lu aşı almış durumdadır. Türkiye’de son 1.5 yıldır uygulamaya giren 9’lu HPV aşısı, çocuklar ve gençler için büyük önem taşımaktadır. Öte yandan aşı olunsa bile tarama programlarından sapılmaması gerekmektedir. Çünkü aşı, yalnızca HPV’nin neden olduğu kanserleri engellemektedir. Bu nedenle 21 yaşından sonra her kadın düzenli olarak smear testi ve HPV testi yaptırılmalıdır. Kişinin rahmi alınmışsa bile, rahim ağzı bırakılmışsa rahim ağzı kanseri taramalarına devam edilmelidir. Çünkü virüs, vajen bölgesini de etkileyebilmektedir."
Tedavi süreci geleceği düşünerek planlanmalı
Medicana International İzmir Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Bölümü’nden Uzm. Dr. Çimen Akçay, hastaların tedavi sürecinde yalnızca anı değil, geleceği de göz önünde bulundurmaları gerektiğini belirterek, "Tedavi kapsamında yapılan her şey sadece bugünü değil, bir ay sonrasını, üç ay sonrasını, hatta 10, 15, 20 yıl sonrasını kapsamaktadır. Bu nedenle hastaların, hekimleriyle her zaman iletişimde kalmaları önemlidir. Onkoloji doktorları her konuda hastalara yardımcı olacaklardır. Ayrıca tedavi planlaması uzun vadeli düşünülerek yapılmaktadır. Çünkü asıl amaç, anı kurtarmak değil, gelecek yılları düşünerek tedavi uygulamaktır" ifadelerini kullandı.
Kanser tedavisinde psikolojik destek ve yas süreci
Kanserin sadece bir hastalık değil, aynı zamanda bir yaşam şekli değişikliği ve kişinin yaşadığı ‘normal’ hayatın kaybı olduğunu vurgulayan Medicana International İzmir Hastanesi Psikiyatri Bölümü’nden Dr. Öğretim Üyesi Müge Yaşar, "Kişi, kanser tanısı aldığı andan itibaren yas dönemi başlayabilmektedir. Hasta ilk başlarda "neden ben?" sorusunu sorar. Önce inkâr aşamasına sonra da kabullenme aşamasına geçer. Onkolojik tedavi süreci fiziksel olduğu kadar psikolojik bir süreçtir. Bu anlamda kanser tedavisinde ruhsal iyileşmenin de göz ardı edilmemesi gerekir" dedi.
Mamografi erken tanı için en güvenilir araçlardan biri
Medicana International İzmir Hastanesi’ndeki kadın kanserleri söyleşisine konuk olan Radyoloji Uzmanı Dr. Feraye Saraçoğlu da mamografinin zararlı olduğuna ilişkin yanlış düşüncelerin varlığına dikkat çekerek, "Normalde bir insan yılda 2.3 milisivert radyasyona maruz kalıyor. Bu, doğrudan yeryüzünden ve gökyüzünden gelen doğal ışımalardan kaynaklanmaktadır. Mamografide ise sadece 0.07 milisivert doz veriliyor. Bu, son derece düşük bir dozdur ve göz ardı edilebilir. Mamografi, oldukça güvenli bir tarama yöntemidir. Tıp tarihinde birçok yöntem zamanla ortadan kalktı. Ya daha etkili yöntemler bulundu ya da zararlı oldukları ortaya çıktı. Ancak mamografi 60 yıldan fazla süredir aktif olarak kullanılmakta ve bugüne kadar herhangi bir zararı kanıtlanmamıştır. Hala yerine geçebilecek bir başka yöntem de bulunmamaktadır. Bu yüzden mamografi, kanserin erken evrelerinde tespiti için hala en güvenilir araçlardan biridir" diye konuştu.