Istanbul

Kızamık ve boğmacaya karşı uzmanlar uyarıyor: “Vakalar artıyor, tedbirleri almak gerekiyor”

GEÇMİŞE KIYASLA KIZAMIK VE BOĞMACA VAKALARIYLA DAHA SIK KARŞILAŞTIKLARINI BELİRTEN UZMANLAR, “SON YILLARDA AŞILAMA ORANLARI GİTTİKÇE DÜŞMEYE BAŞLADI. KIZAMIK COVİD'DEN ÇOK DAHA HIZLI BULAŞAN BİR ENFEKSİYONDUR. HENÜZ BİR SALGIN BİLDİRİMİ YAPILMADI AMA İHTİMALLER ARASINDA BİR SALGIN OLABİLİR” UYARISINDA BULUNARAK AŞININ ÖNEMİNE VURGU YAPTI.

Geçmişe kıyasla kızamık ve boğmaca vakalarıyla daha sık karşılaştıklarını belirten uzmanlar, “Son yıllarda aşılama oranları gittikçe düşmeye başladı. Kızamık Covid’den çok daha hızlı bulaşan bir enfeksiyondur. Henüz bir salgın bildirimi yapılmadı ama ihtimaller arasında bir salgın olabilir” uyarısında bulunarak aşının önemine vurgu yaptı.

Son zamanlarda birçok dünya ülkesinde kızamık ve boğmaca gibi hastalıklarla ilgili artış yaşandığı ifade ediliyor. Uzmanlar, aşılarda doz eksikliği, aşı reddi gibi durumların bulaşıcı hastalıkların yayılımına sebep olarak ciddi sıkıntıları beraberinde getirebileceğini aktarıyor. Biruni Üniversite Hastanesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Eda Kepenekli ve İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Deniz Aygün de geçmişe kıyasla boğmaca ve kızamık vakalarında artış olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Kepenekli ve Doç. Dr. Aygün, boğmaca ve kızamığın belirtilerine yönelik bilgi verirken aşının önemine vurgu yaparak uyarılarda bulundu.

“Bebekleri kaybedebiliyoruz, boğmaca deyip geçmemek lazım"

Boğmaca ile ilgili bilgiler veren Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Eda Kepenekli, “Boğmaca vakalarında hem İstanbul’da hem diğer illerde çalışan meslektaşlarımızdan gelen bildirimlere bakacak olursak boğmaca vakalarında bir artış var. Bir sebebinin boğmacaya artık daha iyi tanı koyabiliyor olmamamız olduğunu düşünüyorum. Bir de boğmaca mikrobunun zaman zaman boğmacada kullandığımız klasik antibiyotiklere karşı direnç gösterebiliyor olması, bu tabi tedavi başarısızlıklarına neden olabiliyor. Toplum içinde tedavi vermemize rağmen yayılım olabiliyor. Bir diğer önemli sebebi de ne yazık ki ülkemizde son yıllarda daha sık görmeye başladığımız aşı karşıtlığı veya aşı kararsızlığı. Hem bebeklik çağı aşıları hem de gebelerin ya da bebeğe temas edecek, bakım veren herkesin boğmacaya karşı aşılanması en önemli silahımız. Boğmacanın en ağır seyrettiği grup; 2 yaşın altındaki bireyler ama en en ağır seyrettiği grup 6 aylıktan küçük bebekler. Daha büyük çocuklarda boğmacayı ateşsiz öksürük nöbetleri, atakları şeklinde görürken ki genellikle iç çekmeli bir solunumla rahatlarlar. Bazen aile, ’Balgamlı kusuyor, sonrasında rahatlıyor’ diye ifade edebilir. Küçük bebeklerde ise öksürük nöbetleri sonrası nefesi kesilebiliyor hatta bazen buna apne diyoruz, apne ataklarıyla kaybedilebiliyor, yoğun bakım ihtiyaçları olabiliyor. Bazen o kadar şiddetli bir kafa içi basınç artışına sebep oluyor ki bu öksürük nöbeti, kafa içi kanama geçirip ne yazık ki bebekleri kaybedebiliyoruz. Boğmaca deyip geçmemek lazım, komplikasyonları hele ki küçük bebeklerde çok ağır. Gebeliğin son 3 ayındayken boğmacaya karşı aşılanabiliyor, bu bir annenin bebeğini, boğmacadan korumasındaki aslında en etkin metot" dedi.

"Görmeyi unuttuğumuz, yıllardır görmediğimiz hastalıkları tekrar görmeye başladık"

Kızamığa yönelik açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Kepenekli, “2 yıl önce vaka sayısında çok belirgin bir artış, bir salgın yaşadık. Hem Anadolu hem Avrupa yakasında kızamık olguları görmeye başladık. Vakaların aşı karşıtlığından ya da aşıları yetersiz, eksik olan çocuklardan başladığını meslektaşlarımızla tespit etmiştik, raporlamıştık. Bu salgın birkaç ay içerisinde de olsa kontrol altına alınabildi ancak onlarca çocuğu hastanede yatırarak izlemek zorunda kaldık. Kızamığa karşı en önemli kalkanımız olan aşıda bir kırılma söz konusuydu. Bu pandemi sonrası belki de yaşadığımız artçıl bir etki diye düşünüyorum. Kızamık aşısı yıllardır hem dünyada hem Türkiye’de kullandığımız ve etkilerini, yan etkilerini çok iyi bildiğimiz, çok tecrübeli olduğumuz bir aşı. Kızamık döküntülü hastalıklar içerisinde klinik olarak biraz daha ağır bir klinikle seyreder. Döküntü genellikle yüz ve kafadan başlar, gövdeye doğru yayılır. Sanki çocuk sıcağa maruz kalmış, haşlanmış gibi kıpkırmızı bir vücuda dönüşebilir. Kuru öksürüğün, gözlerde kızarıklığın eşlik etmesi hemen öncesinde sanki nezleymiş gibi burun akıntısı, hapşırma gibi belirtilerin eşlik etmesi yine kızamığın ayırt edici özellikleri bir de çok yüksek ateş olur. Örneğin; kızamıkçıkta ateşi genellikle 38-38.5’un altında bekleriz ama kızamıkta 39-40 derecelere kadar varabilen yüksek ateş olabiliyor. Ülkemizde çok başarılı yürütülen bir bağışıklama programı var, aşılama programına uyumlu kalmaları çocuklar için yapabilecekleri en büyük iyilik. Boğmacayı genellikle okul çağı çocuklarında görüyoruz, biraz uzamış öksürük nöbetleriyle geliyorlar. Bir evde sigara içiliyorsa solunum yolu enfeksiyonlarının hem daha sık hem daha ağır seyrettiğini biliyoruz. Kızamık ve boğmaca vakalarını önceki yıllara göre daha sık görüyoruz. Kızamık covid’den çok daha hızlı bulaşan bir enfeksiyondur. Henüz bir salgın bildirimi yapılmadı sadece vakalar bildiriliyor. Daha öncesinde ülkemizde çocukluk çağı aşılarının rutin yapılma oranı yüzde 95’lerin dahi üzerindeydi, çok başarılı bir ülkeydik fakat son yıllarda bu aşıyla ilgili olumsuz diyebileceğim yaklaşımlar sebebiyle oranlar gittikçe düşmeye başladı. Sırf bu sebeple görmeyi unuttuğumuz, yıllardır görmediğimiz hastalıkları tekrar görmeye başladık. Salgın ihtimaller arasında tabi ki bir salgın olabilir. Kızamık ne yazık ki standart, antiviral tedavisi olan bir viral enfeksiyon etkeni değil o yüzden kızamıktan korunmak daha önemli” şeklinde konuştu.

“Hiçbir anne, baba evladını o ağır şartlarda görmek istemez"

Vaka sayılarına ilişkin konuşan Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Deniz Aygün, “Kızamık ve boğmaca sayılarında artış oldu, geçmiş yıllarda bu kadar sık görülmüyordu. Son zamanlarda yaşadığımız pandemi, dünya şartları yüzünden aşılama oranlarımızda düşme oldu. Aşı reddi, kararsızlığı ne yazık ki bunu olumsuz olarak etkiledi. Asistanlığımda görmediğim şu anda gördüğümüz çok fazla sayıda kızamık ve boğmaca olguları ne yazık ki acil servislere başvurmakta. Bu iki enfeksiyon da aşıyla önlenebilir hastalıklardan, aşılanırsak bu hastalıklara ya yakalanmayacağız ya da yakalandığımız zaman çok hafif atlatacağız. Aşılanmadığımız takdirde her iki hastalık da çok ağır komplikasyonlarla seyreden hatta ölümcül olabilen enfeksiyonlar. Ne yazık ki gözlemlediğimiz; gelen vakalar arasında aşısız olgular var. Hiçbir anne, baba evladını o ağır şartlarda görmek istemez, gördükten sonra pişman oluyorlar ‘Keşke yaptırsaydım’ diyorlar, aşılamanın önemini ailelerimiz ne yazık ki hastalığı geçirdikten sonra anlıyorlar. Her iki enfeksiyon da her yaş grubunda görülebilir ama özellikle etkilediği ve ağır seyrettiği yaş grubu; boğmacanın süt çocuğu. Şu anda gördüğümüz boğmaca olguları ne yazık ki çok küçük çocuklar; 2-4 ay gibi. Kızamıkta özel bir yaş grubu yok, küçük hastalarımız da var, erişkin, adölesan dediğimiz ergen çocuklarımızda da görebiliyoruz. Olgularımızın çoğu küçük çocuklar, aşı 2’nci ayımızda var ama daha bu aşılama imkanına erişmeden enfeksiyonla karşılaşabiliyor o yüzden Sağlık Bakanlığı’nın da yürüttüğü koza aşı stratejisi diye bir uygulama var. Anne, baba, büyük baba, çevredeki büyükleri aşılayarak henüz aşılama şansına erişememiş küçük bebeğimizi bu şekilde korumuş oluyoruz çünkü boğmaca hayat boyu bağışıklık bırakmıyor. Vakalar artıyor, tedbirleri almak gerekiyor. Covid-19 gibi bir pandemi, kıtalararası bir aktarım yok ama daha önceki yıllarda görmediğimiz sayıda olgular görülmekte. Hasta kişilerin okula gönderilmemesi genel koruyucu önlemlerin alınması, mesafeye dikkat edilmesi çünkü bu enfeksiyonlar hava yolunun yanı sıra damlacık yoluyla bulaşıyor. Ulusal aşı takvimimize uyulması eğer yapılabiliyorsa mevsimsel grip aşısının çocuklara uygulanmasını öneriyorum” dedi.