Palandöken Belediyesi, "Suriye’nin Özgürlüğü ve Türkiye’nin Rolü" başlıklı bir panel düzenledi.

Moderatörlüğünü Gazeteci-Yazar Ersin Çelik’in üstlendiği panelde, konuşmacılar arasında Gazeteci-Yazarlar Aydın Ünal, İsmail Kılıçarslan ve Samet Doğan yer aldı. Panelde, Türkiye’nin bölgesinde lider ülke olma pozisyonuna dikkat çekilirken, Suriye’nin özgürlük mücadelesinde izlenen akılcı politikalara vurgu yapıldı.

Başkan Sunar’dan duygu yüklü açılış konuşması

Panelin açılış konuşmasını Palandöken Belediye Başkanı Muhammet Sunar gerçekleştirdi. Başkan Sunar, Türkiye’nin liderlik hikayesini yeniden hatırlatan bu etkinlikte, bölgenin kaderine ışık tutan konuların ele alındığını ifade etti. Sunar, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Bugün burada, yalnızca bir politika sürecini değil, aynı zamanda mazlumların umudu, zalimlerin korkulu rüyası haline gelen Türkiye’nin liderlik hikayesini hep birlikte yeniden hatırlıyoruz.”

Adliye lojmanları için sözleşme imzalandı Adliye lojmanları için sözleşme imzalandı

"Türkiye’nin politikaları bölge için dönüm noktasıdır"

Başkan Sunar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetli liderliği ve Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin desteğiyle izlenen Suriye politikasının önemine dikkat çekerek şöyle devam etti: “61 yıl süren Baas zulmü, Sayın Cumhurbaşkanımızın feraset dolu adımlarıyla sona ermiş; Esed rejimi insanlık tarihine kara bir leke olarak geçmiştir. Kendi halkını katleden, ülkesini talan eden bu zalim, cibilliyetine uygun şekilde kendi yandaşlarını bile yarı yolda bırakarak kaçmıştır.”

Başkan Sunar, bu zaferin yalnızca bir rejimin çöküşü olmadığını, Türk milletinin tarihsel adalet ve merhamet mirasının bir halkası olduğunu belirterek, “13 yıl süren direnişin ardından, 12 günde elde edilen bu destansı başarı, milletimizin fedakarlığı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğiyle kazanılmıştır.” dedi.

"Suriye’yi Suriyelilerin yöneteceği bir düzen"

Sunar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde yürütülen mücadelenin, “Suriye’yi Suriyelilerin yöneteceği bir düzen” şiarıyla uluslararası arenada örnek teşkil ettiğini vurguladı. Bu sürecin, insani değerler ve komşuluk hukuku açısından tüm dünyaya örnek olduğunu ifade eden Sunar, şu sözlerle konuşmasını sürdürdü:

“Sayın Cumhurbaşkanımız, yalnızca Suriye halkının değil, tüm mazlum coğrafyaların umudu olmuştur. Savaş mağdurlarına kucak açarak hem vicdanların sesi olmuş hem de komşuluk hukukunun ne anlama geldiğini tüm dünyaya göstermiştir. Bu politika, bölgede dengelerin korunmasını sağlamakla kalmamış, Türkiye’nin insani değerler konusundaki hassasiyetini de dünya kamuoyuna ilan etmiştir.”

"Birlik ve dirlik dileği"

Başkan Sunar, konuşmasını şu ifadelerle tamamladı:

“Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, mazlumların gür sesi, milletimizin güven ve kararlılık kaynağı olmuştur. Rabbim kendisinden razı olsun; ömrüne bereket, gücüne güç katsın. Milletimizin ve ümmetin haklarını savunmaya, mazlumların sesi olmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Rabbim birliğimizi, dirliğimizi daim eylesin.”

Panelistlerin konuşmaları

Devrimin ilk günlerinde Halep’e gittiklerini ifade eden moderatör Ersin Çelik, Rusya’nın, Suriye rejiminin bombaladığı, Şii milislerin yerle yeksan ettiği köyleri, kasabaları, hayalet şehirlere döşmüş yerleşim yerlerini gördükten sonra, mazlum Suriyelilerin neden evlerini terk ettiklerini çok daha iyi anladıklarını ifade ederek sözü konuşmacılara bıraktı.

2007-2015 yılları arasında AK Parti Ankara Milletvekilliği de yapmış olan gazeteci yazar Aydın Ünal, ilk konuşmacı oldu. Ünal, “Türkiye hukukun, İnsanlığın, Müslümanların yanında yer aldı. Suriye’de 13 yıl boyunca sabırla, ilmek ilmek bu zaferi dokudu Türkiye. 8 Aralıkta Allah’a hamt olsun mücahitler, Şam’ı fethederek, yeniden özgürleştirerek Suriye’de yeni bir dönemi başlattılar. Bu kuşkusuz oradaki mücahitlerin başarısıydı. Ama bunların arkasında hem 13 yıl sabrıyla ve bütün imkânlarıyla o mücahitleri koruyan-kollayan, onları eğiten ve imkânlar sağlayan Türkiye’nin başarısıdır. İster İslami açıdan bakın meseleye, ister milliyetçi açıdan bakın, hangi açıdan bakarsanız bakın, burada Türkiye’nin muhteşem bir zaferi var. Burada Türkiye’nin Selçuklu ve Osmanlı’dan devraldığı imparatorluk şuurunun yeniden hayata geçmesi var. Suriye’nin mücahitler tarafından yeniden ele geçirilmesi, Rusya’nın ve Amerika’nın burada devre dışı kalması, cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’nin elde ettiği en büyük diplomatik başarıdır. Bu sadece Suriye’nin özgürleşmesi anlamına gelmiyor, aynı zamanda Türkiye’nin dış politikada senaryo yazan, kurgu yapan, bölgeyi idare eden bir konuma, seviyeye yükseldiğini gösteriyor. Bunu da hiç kuşkusuz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 yıllık istikrarlı cesur politikalarıyla gerçekleştirdi. Türklerin bölgede coğrafyada birer kahraman olarak, birer kurtarıcı olarak, birer oyun kurucu olarak gezdiğini gördük. Bundan da bir Türk olarak, bir Müslüman olarak gurur duyduk. Muhteşem bir zafer. Allah mübarek etsin. Bu zafer mülki islamın kilidi olan Erzurum’un zaferi aynı zamanda. Çünkü Şam ile Erzurum birbirinden ayrı şehirler değil. Birbirine uzak şehirler değil. Ziyaret ederseniz ne kadar Erzurum’a benzediğini, ne kadar bize benzediğini göreceksiniz.” ifadelerini kullandı.

Bir sonraki konuşmacı İsmail kılıçarslan da, Suriye’de elde edilen başarının 13 yılın sonundaki 12 günde elde edildiğini belirtti. Kılıçarslan, “2016’da Rusların yoğun bombardımanıyla mücahitler Halep’ten geri çekilmek zorunda kaldı. İdlib civarına geçildi. Sonra Türkiye cumhuriyeti devleti son derece akılcı bir politikayla, Kuzey Suriye’nin içine doğru ilerleyen ve savaşan bütün mücahitleri derleyip toplayan, eğiten donatan bir akıl geliştirdi. Bir akademi kurdu adeta. İdlib’de binlerce askeri eğitip donattık. Bu muazzam hazırlık, bir fırsat yakaladığında, ülkesini zalimlerin elinden geri aldı. Neyle oluştu bu fırsat, Rusya’nın Ukrayna’ya yoğunlaşmasıyla. Suriye’deki savaşı sürdürmenin bedelini göze alamadı Rusya. İran’ın milis kuvvetleri, Hizbullah başta olmak üzere, Afganistan’dan Pakistan’dan, Hindistan’dan getirdiği katiller savaşıyordu. Bir de rejim askeri dediğimiz Esed’in askerleri savaşıyordu. Tam bu esnada Rusya çekilmeyi kararlaştırdığında bu kez de İsrail’le Hizbullah arasında çatışma çıktı. Hizbullah bölgedeki bütün katillerini Lübnan’a doğru çekmek zorunda kaldı. Bu da mücahitlere büyük boşluk oluşturdu. Mücahitler bu boşluğu iyi fark edip ilerlediler ve bu başarıya imza attılar.” dedi

Son konuşmacı Samet Doğan’da Suriye’de yaşadıklarını, şahit olduğu hadiseleri paylaşarak, diktatör kelimesinin vücut bulmuş halini Esed’de gördüğünü belirtti. İnsanların konuşma hakkının dahi olmadığı bir ülke olması nedeniyle Suriye’de karışıklığın çıktığını, neticesinde zalim, diktatör Esed’in devrildiğini belirtti.

Panel, Türkiye’nin Suriye politikası çerçevesinde yapılan değerlendirmeler ve katılımcıların sorularıyla son buldu.

Kaynak: iha