Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, bütün kesimlerin işin içerisinde olduğu, herkesin tartışmanın bir parçası olduğu ve ortaklaşa mutabakatın ortaya çıktığı bir anayasa yapım sürecinin gerekli olduğunu belirterek, "TBMM 28. Dönem yakın tarihimizde gördüğümüz demokratik temsil kabiliyeti en yüksek parlamentodur. 14 siyasi partinin, 6 siyasi partinin grubunun olduğu, ayrıca oy veren halkın yüzde 95’inin temsil edildiği bir parlamentodur. Bu parlamentonun demokratik bir anayasayı hazırlama gibi önemli bir imkanı ve gücü olduğunu da açıkça söylemek isterim” dedi. Kurtulmuş ayrıca, anayasada yer alan “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü" tabirinin değişmesi gerektiğini belirterek, "Çünkü devletin ülkesi olmaz, devletin milleti olmaz. Bu metin ’devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir" diye konuştu.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Gazi Üniversitesi Akademik Yılı açılış törenine katıldı. Törende konuşan Kurtulmuş, “İçinde bulunduğumuz Gazi Üniversitesi, Cumhuriyet tarihimizin en önemli kurumlarından birisidir. 1926’da Orta Muhalif Mektebi ve Terbiye Enstitüsü adıyla kurulan bu büyük ilim yuvası, daha sonra 1933’te gerçekleştirilen eğitim reformuyla birlikte Türkiye’nin en köklü üniversitelerinden birisi haline gelmiş ve yetiştirdiği çok sayıda öğrencisiyle, çok sayıda bilim insanıyla gerçekten Türkiye’nin bilimsel kalkınmasına büyük destek vermiştir. Bu çerçevede Türk bürokrasisinden, Türk iş dünyasından çok sayıda insanımızın bu üniversitedeki sıralardan geçtiğini ve gerçekten başarılı birer insan olarak Türkiye’nin topyekun kalkınmasına katkı sunduklarını ifade etmek isterim” dedi.

“Yeni anayasa yapılması ya da anayasada köklü bir değişikliğin gerçekleştirilmesi sadece bir siyasi argüman değil”

Emine Erdoğan, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın eşi Linda Rama ile görüştü Emine Erdoğan, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın eşi Linda Rama ile görüştü

Yeni anayasa için öğretim üyelerinden destek isteyen Kurtulmuş, “Türkiye’nin önündeki bu süreçte önemli meselelerinden birisinin de yeni bir anayasa yapmak olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Yeni anayasa yapılması ya da anayasada köklü bir değişikliğin gerçekleştirilmesi sadece bir siyasi argüman değil, sadece efendim olursa da olur olmazsa da olur diye bakacağımız bir konu değil. Adalet, özgürlük, demokrasi üzerinde Türkiye’nin gelişmesi, Türkiye’nin çevresel tehditlere karşı daha güçlü olması, devlet ve millet kaynaşmasının tam manasıyla sağlanabilmesi için de samimi olan bir adımdır. Bunun için özellikle sizler, üniversitelerimiz bu süreçte yeni anayasanın yapılabilmesi için güçlü destek vermeliyiz. Ülkelerin olgunlaşmasına ve demokratik bir zeminde tartışılmasına vesile olmanızı, bu konuda da çabalarınızı ortaya koymanızı sizlerden istirham ediyorum” diye konuştu.

“61 ve 82 Anayasaları seçkinci ve sivil olmayan bir anayasadır”

Türkiye’de çok sayıda anayasa değişikliği yapıldığını hatırlatan Kurtulmuş, “Hem 1961 Anayasası hem 1961 Anayasası’ndan neşet eden 1982 Anayasası, niteliği itibarıyla seçkinci, birtakım çevrelerin menfaatlerini önceleyen, yapım şekli itibarıyla da sivil olmayan bir anayasadır. Şunu çok net söylüyorum; bu salondan da herhangi 4-5 akademisyen arkadaşımızı bir odaya kapatsak dünyanın kağıt üzerinde en demokratik anayasasını getirebilirler. Mesele kağıt üzerinden en demokratik yarışmak değil. Mesele bütün kesimlerin işin içerisinde olduğu, herkesin tartışmanın bir parçası olduğu ve ortaklaşa mutabakatın ortaya çıktığı bir anayasa yapım sürecinin gerçekleşmesidir. Onun için bir anayasanın sivil olması, ne kadar çok tartışıldığı, ne kadar toplumsallaştırıldığı, yapım sürecinde de ne kadar objektif bir şekilde, şeffaf bir şekilde hareket edildiği ile ilgilidir. Hiç şüphesiz 1982 Anayasası’nın maalesef Türkiye’de birçok siyasal ve toplumsal sorunların kaynağında büyük payı olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla artık Türkiye’nin bu darbe anayasasının ürününden, darbelerin ürünü olan bu anayasadan kurtulmasının vakti gelmiştir” dedi.

Türkiye’nin halkı kuşatan ve kucaklayan bir anayasaya ihtiyacı olduğunu belirten Kurtulmuş, “Türkiye’nin ikinci asrında hiç şüphesiz yeni bir anayasaya, halkı kuşatan ve kucaklayan bir anayasaya ihtiyaç vardır. Ve bu anayasa hepimizin ortak sorumluluğudur. Ayrıca TBMM 28. Dönem yakın tarihimizde gördüğümüz demokratik temsil kabiliyeti en yüksek parlamentodur. 14 siyasi partinin, 6 siyasi partinin grubunun olduğu, ayrıca oy veren halkın yüzde 95’inin temsil edildiği bir parlamentodur. Bu parlamentonun demokratik bir anayasayı hazırlama gibi önemli bir imkanı ve gücü olduğunu da açıkça söylemek isterim” ifadelerini kullandı.

“TBMM’nin üzerine düşen bu şeffaf müzakere sürecini yönetebilmektir”

Anayasanın nasıl yapılması gerektiği hakkında konuşan Kurtulmuş, “Her şeyden evvel usul esasa mukaddemdir diye hukukun çok temel bir kuralı var. Önce hangi usulde yapacağınız, onu koymanız lazım ki ondan sonra esasları doğru bir şekilde tartışabilirsiniz. Bu çerçevede az önce ifade etmeye çalıştığım gibi herkesin fikrini ortaya koyacağı açık ve şeffaf bir sürecin yönetilmesi, sağlıklı bir tartışma ortamının ortaya konulması, müzakerelerin de gerçek bir şekilde, sonuç alıcı bir şekilde yönlendirilmesi şarttır. Bu çerçevede Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’nın üzerine düşen bu şeffaf müzakere sürecini yönetebilmektir. Ümit ediyorum ki böylesine bir sürecin açılması, Türkiye’de anayasa tartışmalarının sadece anayasa metni tartışmasından ibaret olmadığı, Türkiye’de reform ihtiyacı, yeni dönemde Türkiye’nin daha güçlü bir yapıya kavuşması için şart olduğunu da ortaya koyacaktır. Ayrıca bu müzakerelerin doğru zemin ve doğru yöntemlerle tartışılması lazım” şeklinde konuştu.

“Anayasada yer alan ’Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü’ tabirinin değiştirilmesi gerekir”

Anayasa konusunda her yerde ve her şekilde tartışmaların yapılacağını belirten Kurtulmuş, “Bu devletin aslı millettir. Devlet aygıtı nihayetinde milletin işlerini iyi yönetmek için kurulmuş olan bir mekanizmadır. Bu çerçevede anayasada aslolan milletin ihtiyaçlarının dile getirilmesi, anlatılmasıdır. Mesela çok sıradanmış gibi görünen ‘Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü’ cümlesi anayasada yer alan hepimizin çok sık kullandığı bir tabirdir. Doğrudur. Ama değişmesi gerekir. Çünkü devletin ülkesi olmaz, devletin milleti olmaz. Bu metin ’devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci anlayışın bu devletçi anlayışında yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Kaynak: iha